16 Şubat 2011 Çarşamba

Ayağa Kalkma Zamanı



          Juventus mağlubiyetinden sonra akıllara gelen 'acaba şampiyonluk gidiyor mu?'  sorusunu bertaraf etti Inter, Fiorentina galibiyetiyle. Samuel ve Lucio'suz çıktığımız maçı zor da olsa kazandık. Krizden çıkabilicek güçte olduğunu gösterdi Inter. Eksik olan maçı kazanıp aradaki farkı 5'e indirdik. Şimdi haftalardır sürdürdüğümüz mücadelede vitesi arttırmanın vakti geldi. Hafta sonu Cagliari maçı var evde, o maçı kazanıp rakiplerimizin puan kaybını bekleyeceğiz.
          Takımda Benitez'den sonra değişen çok şey var, mücadele ve ruh üst düzeyde, yeni bekimiz Nagatomo bile çok fazla sorumluluk alıyor. Çok iyi kumaşı var ama mutlaka tecrübe kazanması lazım, seri, atletik. Lahm'a çok benziyor. İyi pişerse Inter'in sıkıntılı sol tarafa ilaç gibi gelicek. Şimdilik kiralık ama Santon'la takas edilebilir veya bonservisi alınabilir.
          Milan maçına kadar önümüzde 5 maç var. Evde Cagliari,Genoa ve Lecce, dışarıda Sampdoria ve Brescia. Bu beş maçtan alınacak min 13 puan bizi şampiyonluğa çok ama çok yaklaştırıcak. Bu 5 maçlık süreçte Milan çok daha güçlü rakiplerle mücadele edicek. Tabi arada Şampiyonlar Ligi maçlarıda var, bunlar mutlaka iki takımı etkileyecektir ama bu 5 maç çok önemli. Napoli ve Lazio'da rakiplerimiz fakat basketteki maç sonunu oynamak terimi buraya cuk diye oturuyor. Bu takımlar maç sonunu oynarken çok zorlanıcaklar diye düşünüyorum. Samuel ve Lucio döndüklerinde çok daha güçlü olucaz, cezalı Chivu var o da dönücek.
          Juventus maçındaki pis kokuyu üstümüze sinmeden defettik.
          Işık göründü.
          Bu yol şampiyonluk yolu!..

6 Şubat 2011 Pazar

Kanatlarım




            Gün boyu sponten bir meşguliyet içerisindeyiz. Bazı günler daha yoğun bazı günler daha sade, değişmeyen  tek şey, o sade&yoğun günün sonunda yaşanılan yalnızlık. Onun dozajı şartlara göre şekilleniyor. Her gece farklı, her gece ama her gece . Bir de müzikle destekledik mi bu depresif durumu, aman sabahlar olmasın.
           Altı gündür yatıyorum, ismi çok kaba olduğu için tıptaki ismiyle yazıyorum Pilonidal Sinüs ameliyatı oldum. Öbür ismini yazarsam yazıdaki duygusallık kaybolabilir. Uzanmam, dinlenmem, fazla hareket etmemem gerekiyor. Bundan dolayı yüzüstü yatağa gömülmüş vaziyetteyim. Gün yüzü görmememden dolayı ağır bir depresiflik, ağır bir özlem çökmüş durumda üzerime. Öyle böyle bir kasvet değil, 100kg çeker. Yıkanamadığımdan dolayı saçlarım yağlandı 1 haftadır suyla buluşamadık. Eğilemediğimden dolayı saçlarımı yıkayamıyorum. Gelen misafirlerden utandığım için bir bere taktım kafama. Az önce bereyi çıkarıp saçlarıma dokundum uzun uzun. Ellerim yağlandı, klayvenin tuşları da yağlandı. Hatta yerinde olmayan N harfinin ufak butonunun yanındaki metal gri parça elimin kaymasına sebep oluyor.
           Bütün haftasonu maç izledim. Inter maçından sonra, yatık bi şekilde gelen klasik portakal elma tabağındaki portakalı yedim. Sonra olan oldu. Işıklar kapandı. Evdeki onca kişi birden kayboldu. Yatağımın üstünde yapayalnız kaldım. Ağzımda yedigim portakaldan kalan iğrenç tat. Yalnızım, bütün gecenin yalnızlığını ben çekiyorum, değişmeye çalışıyorum, değişmeme izin vermiyorlar.

Yoruluyorum, hiç yorulmadığım kadar...
Bıraksan kanatlanırım,
Kanarım,
Kanatırım.

23 Ocak 2011 Pazar

Geç Kaleye Polonyalı

  
         Velet iken, sokaktaki en suskun puskun adamı, pek topa vurmaktan anlamayan ya da top alınırken payı olmayan birini kaleye sokardık. Bazıları o kaleciyi bulamayıp, kaleye, mahalleden erkeklerle oyun oynayan kız çocuklarını sokardı. Polonya'da muhtemelen durum farklı. Ya o kaleye zorla sokulan çocuk, kaleciliği sevip, üstüne gitti, ya da topu satın alan adam manyaklık yapıp kaleye geçti.
         Polonya son yıllarda Avrupa futboluna önemli kaleciler kazandırdı ve kazandırmaya devam ediyor. Şöyle bir eskilere baktığımız zaman Jan Tomaszewski var milli formayı defalarca kez giymiş. 1978'de Klübü LKS Lodz'dan Beveren'e transfer oluyor Belçika'ya. Ordaki üç sezondan sonra İspanya'ya Hercules'e gidiyor. Fakat 12 maç yaptıktan sonra eski takımı LKS Lodz'a geri dönüp futbolu orada bırakıyor.
         Josef Wandzik var mesela 1990'da takımı Gornik Zabrze'den 4 lig şampiyonluğu 6 Yunanistan Kupası kazanacağı Panatinhaikos'a transfer oluyor. Yunanistan'da ona 'Vonuo' diyorlar. Yani dağ, uzun dakikalar kalesinde gol görmemesi ve müthiş refleksiyle Yunanistan'da iz bırakan futbolcular arasına adını yazdırmış.
         Biraz daha yakın zamana doğru gelelim;

Jerzy Dudek
        
Dudek denilince aklımıza İstanbul'daki o muhteşem final geliyor. Feyenoord'da sergilediği üstün performanstan sonra transfer olduğu Liverpool'da müthiş işler çıkardı. Dudek hala Liverpool taraftarının unutamadığı kalecilerden biri. 37 yaşındaki kaleci şu an Real Madrid'in ikinci kalecisi konumunda. 2007'den beri tek haneli maç sayısına ulaşsa da futbolseverler Dudek ismini ve o mavi gözleri hiç unutmayacaklar.

Artur Boruc
        
2005'te kiralık olarak geldiği Celtic'e 5 yılını veren Boruc'u harika kurtarışlarının yanında yediği komik gollerle hatırlıyoruz. Yaptığı inanılmaz hatalar olmasaydı onu üst düzey bir kulüpte görebilirdik. Bu sezon başında Fiorentina'ya transfer olan Boruc, gelir gelmez bir diğer süper kaleci Frey ile forma savaşı verdi. İlk haftalarda fırsat bulamayan Polonya'li şimdi ilk 11'in gediklilerinden. 30 yaşındaki kaleci 46 kere milli formayı ıslattı.

Łukasz Fabiański, Wojciech Szczęsny ve Tomasz Kuszczak
          
Bu üç isim aktif olarak İngiltere Premier Ligi'nin üst düzey iki takımında oynayan kaleciler. Fabianski ve Szczesny, Arsenal'in kalecileri. Bilindiği gibi Fabianski güven veren bir kaleci değil yan toplardaki hatası ve refleksleri zayıf fakat bu sezon çıkış içerisinde, Szczesny ise henüz 20 yaşında ve Wenger'in çok güvendiği bir isim, Arsenal'in gelecekteki kalecisi olabilir. Şimdiden Wenger bu iki isme çok güveniyor.
          Tomasz Kuszczak ise 2006'da geldiği Manchester United'da hep van der Sar'ın arkasında kaldı. Fırsat bulduğu maçlarda vasatın üstüne geçemeyen kaleci, van der Sar'dan sonra bu sezon transfer edilen Lindegaard ile rekabet etmek zorunda.

Mariuzs Pawelek ve Radoslaw Majdan
          Pawelek, Konyaspor'un devre arası transferi, Bursaspor maçında ilk maçına çıktı ve çok başarılı bir performans çizdi. Ligimizdeki kötü kalecilerinden kurtulmamız lazım ufak ufak. Umarım Pawelek gibi kaleciler ligimize daha fazla gelir. Pawelek için konuşmak henüz erken fakat ilk izlenim fena değil.    
          Radoslaw Majdan ise eskilerden 2001'de Göztepe'nin kalesini korudu, uzun sarı saçlarıyla dikkat çekiyordu, iyi de kaleciydi. Hatta 2002 Dünya Kupası'nda takımının son maçında kaledeydi, Göztepe forması giyerken Dünya Kupası'nda görev almıştı. Göztepe'den PAOK'a ordan Bursaspor'a geldi fakat kalıcı olamadı.  Kısa soluklu İsrail macerasında sonra ülkesine döndü. Şimdi ilerlemiş yaşına rağmen Polonia Warszawa'nın kalecisi.

Gelecek Vaadeden Kaleciler:

Przemysław Tytoń (23)           Roda
Grzegorz Sandomierski (21)   Jagiellonia Bilaystok
Bartosz Kaniecki (22)            Widzew Lodz
Filip Kurto (19)                      Wisla Krakow
Lukasz Budzilek (19)             GKS Belchatow
Gerrard Bieszczad (17)          Lech Poznan
Jakup Szumski(18)                Legia Warsawa

      Muhtemelen daha fazlası vardır, benim atladığım, bunlar sivrilenler ve gelecek beklenenler.
      Bizim sokaklarımızda durum hala aynı, kaleler boş, mahallenin eziği kalede. On senede bir kaleci çıkaramıyoruz. Şenol Güneş'ten, Turgay Şeren'den, Rüştü'den sonra kalecimiz olmadı şöyle taş gibi.

4 Ocak 2011 Salı

Slovenyalıyız.biz


        Palermo, sene başında sessiz sedasız transfer ettiği Josip Ilicic ve Armin Bacinovic'ten sonra iki Slovenyalıyı daha kadrosuna kattı. Jasmin Kurtic ve Sinisa Andelkovic. Kurtic göbekte oynayan fizikli bir oyuncu yani Ilicic gibi kuvvetli bir oyuncu, Andelkovic ise stoper mevkisinde görev alıyor.
        Josip Ilicic geride kalan yarım sezonda Palermo'da harika işler çıkarıyor. Fiziği ve tekniğiyle tam bir Serie-A oyuncusu görüntüsü çizen Sloven, Bacinovic'le beraber yeni transferlere uyum açısından referans oldular. Ayrıca Ilicic'i izlemek gerçekten çok keyifli. Bacinovic ise tam bir defansif orta saha. Önlerinde oynayan Ilicic ve Pastore'ye çok iyi bir destek hattı oluşturuyor. Bakalım yeni Slovenyalılar, Palermo'ya ne kadar yarar sağlayacak
    

27 Aralık 2010 Pazartesi

Arsenal - Chelsea


         Arsenal, üzerindeki büyük maç lanetini atmak için çıktı maça, Chelsea ise yaralıydı ve acilen bir çıkış galibiyetine ihtiyaçları vardı. Arsenal müthiş bir 3 puan aldı, sadece puansal olarak değil moral olarakta çok önemli bir galibiyet oldu. Maça kısa kısa bakalım;

Katı Savunma
         
Chelsea maça geride başladı. Önde Drogba, kanatlarda Kalou ve Malouda ile pres yapan maviler, Arsenal'in ceza sahasına yaklaştığı anlarda ise daha kalabalık savundular kalelerini, bunda başarılı oldular fakat ofansif yönden Drogba'nın bir şutu dışında etkili olamadılar. Arsenal derin top atarak pozisyon arıyordu. Nasri maça etkili başlamasına rağmen sonradan kesildi. Ferreira yine kötüydü defansif olarakta ofansif olarakta vasatı aşamadı. Chelsea'nin maestrosu Lampard'dan eser yoktu.Çok içe kaçtı. Arsenal ataklarında neredeyse 3. stoper oldu. Formsuzdu ve fizik olarak çok kötüydü, aldığı topları çoğu zaman olumsuz kullandı.
         Maç ilk yarı çok fazla durdu, ofsaytlar ağırlıktaydı. Walcott dakika 30'dan sonra açılmaya başladı sol taraftan Ashley Cole'yi zorlayan süratli oyuncu, rakibine bir de sarı kart yedirdi. Dakikalar 40'ı gösteriyordu fakat Chelsea gittikçe daha da geriye yaslanıyordu. Nasri harika bir şut attı Cech aynı güzellikte topu kurtardı. Wenger tedirgin ve heyecanlıydı. İlk yarı bu skorla biticek derken Maçın bana göre en iyi oyuncusu Song, Wilshere ile harika bir verkaça girip topu sol ayağıyla ağlara gönderdi. Wenger'in öğrencileri bu golle Ancelotti'nin ketum sistemini cezalandırdı. İlk yarı bu skorla bitti.

Walcott Şov
         
Maça kötü başlayan Walcott, hızını ve temposunu gitgide arttırdı. Chelsea ikinci yarıya da aynı taktikle başladı. Mikel'in yerine Ramires oyundaydı. van Persie'nin defansı karıştırdığı pozisyonda Essien çok büyük bir hata yaptı. Karamboldeki topu Cech'e doğru çok yavaş gönderen oyuncunun bu pasını Walcott değerlendirdi. Aldığı topu süratle ceza sahasına doğru sürdü ve kaptana çok rahat bir gol attırdı. Fabregas iyi oyununu golle süsledi. Chelsea'li futbolcular ufak çaplı bir şok yaşarken topu Malouda'nın ayağından kapan Walcott, Topu Fabregas'a kazandırdı, Fabregas, Walcott'a nefis bir pas attı. Ceza sahasına giren oyuncu, çok iyi bir son vuruşla  takımını müthiş bir skora taşıdı. Walcott, onu Lennon'la kıyaslayanlara son vuruşlarıyla cevap vermeye devam ediyor. Hızının yanında bu kadar iyi bir oyun görüşü ve bitiriciliğe sahip olması onu çok özel kılıyor.

Son Çırpınışlar
        Chelsea 3-0 geriye düşmüştü ve önünde 35 dakika daha vardı. Ancelotti bütün kozlarını kullandı, maçın kötülerinden Malouda'nın yerine Kakuta'yı, yine maçın kötülerinden Ferreira'nın yerine belki de maçın başında oynaması gereken Bosingwa'yı oyuna aldı. Ancelotti heralde Ferreira'nın stopervari defansif özelliklerine güvendi Nasri karşısında, fakat Bosingwa'nın 2 sezon önceki Messi markajı hala hatıralarımızda. Chelsea kalan dakikalarda Drogba'nın ortasında Ivanovic'in attığı golle farkı 2'ye indirdi. Chelsea'de hiçbir etkinlik olmamasına rağmen Arsenal ve Wenger tedirgindi. Neyse ki kafalardaki felaket senaryosu gerçekleşmedi maçı Arsenal 3-1 kazandı.

Sonuç Olarak      
        Arsenal harika bir galibiyet aldı. Wilshere ve Song kilit oyunculardı ve harika oynadılar. Önlerindeki oyuncular onlar sayesinde çok daha rahat oynadılar. Djoruou iyiydi fakat Koscielny, Chelsea'nın oyunu yıktığı dakikalarda bocaladı, ufak tefek hatalar yaptı. van Persie çok iyi bir mücadele verdi. Lampard,Drogba,Essien formsuz ve isteksizdi. Chelsea, hakettiği bir mağlubiyet aldı. Bolton maçında yaşanıcak puan kaybı Ancelotti'nin başına çok büyük iş açıcak.

12 Aralık 2010 Pazar

Estudiantes La Plata - 2010 Apertura Şampiyonu!


        Veron ikinci yarıda oyundan alındı. Yerine Haziran ayından Velez'den transfer edilen tecrübeli santrafor  Hernan Rodrigo Lopez girdi. Taraftar ağlayarak tezahüratlarına devam ediyordu. Rakip Velez deplasmanda 2-0 öndeydi. Estudiantes  şampiyon olabilmek için maçı kazanmalıydı.Dakika 74'te kornerden orta geldi Lopez golü attı. Stad bayram yerine döndü. Herkes son dakikalardaki Arsenal de Sarandi ataklarına hazırlık yapıyordu ki sağdan kesilen ortada ceza sahasında öyle bir kafa vurdu ki Lopez, Velez'in biletini keserken Estudiantes'i tarihinin 5. şampiyonluğuna taşıdı.
         Maçın atmosferi,golleri ve taraftarı görülmeye değerdi. Açılış ligi muhteşem bir kapanış yaşadı...

11 Aralık 2010 Cumartesi

Atletico Madrid - Deportivo

        Atletico son 3 resmi maçını kaybetmişti. Quique Sanches Flores 2 maç cezasının ardından domuz gribine yakalanmıştı. Güney Afrika'nın yıldızı Forlan aylardır formsuzdu. Ama taraftar ve camia umutluydu. Beklenen oldu Atletico Madrid 2-0 kazandı.

15 Dakikalık Fırtına
       
 Madrid maça çok istekli ve hırslı başladı. Henüz dakika 4'te yerinde durmayan Agüero kaleci Aranzubia'yı çalımlarken düşürülünce kazanılan penaltıyı Forlan kaçırdı. Bu penaltının şokunu A.Madrid çabuk atlattı. Hızlı çıkılan atakta topla buluşan Reyes ayağının dışıyla Agüero'ya çok güzel bir pas attı, Agüero ofsayt diye durakladıktan sonra topu tekrar kontrol edip ceza sahasına kadar sürdü. Önündeki rakibinide çok güzel geçen süperstar güzel bir gol vuruşuyla takımının hakettiği golü buldu. Deportivo çok ama çok etkisizdi bu bölümde. De Gea'yı ilk 15 dakika içinde bir kere gördük o da karambolden kazanılan korner atışında. Bu 15 dakikalık bölümde La Coruna 3 sarı kart yedi.

    

Rölanti-Gol-Rölanti
    
         
Mavi beyazlılar kısa süreli afallamadan sonra biraz olsun oyunu dengelediler fakat bu dengeleme çok kısa ve etkisiz oldu. Reyes ve Agüero asıl mevkisi sağ bek olan Diego Perez'in oynadığı sol tarafı haşat ettiler. Raul Garcia maçın gizli kahramanıydı orta sahada mükemmel oynadı. Mükemmel oyununu Agüero'ya attırdığı golle taçlandırdı. Forlan ilk yarım saatte çok fazla organize atağı bozdu. Maçın ilerleyen dakikalarında ise hiç gözükmedi. Hatta maçın sonlarına doğru geriye gelip bir top almak istedi topu aldı ve hatalı kullandı. O pozisyondan sonra taraftarlar tarafından ıslıklandı. Atletico Madrid takım savunması olarak mükemmeldi. Son 40 dakika topu rakiplerine bırakmalarına rağmen 1 tane bile pozisyon vermediler. Deportivo'lu Urreta'da iş var. Kaptan Pablo elinden geleni yaptı. Reyes çok iyiydi. Tiago çok top kesti. Kırmızı Beyazlılar inanılmaz güzel alan daraltıp rakibe hiçbirşey oynatmadılar. Forlan yine hayal kırıklığıydı. Dakika 79'da yerini Arsenal'den tırtıklanan Fran Merida'ya bıraktı. Oyuna sonradan giren Merida, Diego Costa ve Mario Suarez oyunu biraz hareketlendirdi. Bu hareketlenen kısımda Atletico Madrid 3.gole Agüero'yla iki pozisyonla yaklaştı.
      Maçın en güzel görüntüsü ekrana ne zaman Lotina gelse çaresiz bir şekilde elleri cebinde yere bakıp volta atmasaydı. O çaresiz oyunun karşı taraftaki mimari cep telefonuyla direktif gönderen Quique Sanchez Flores'ti.
      Sonuç olarak Atletico Madrid istediğini güzel bir oyunla aldı. Agüero bu formunu sürdürürse daha çok can yakar fakat Forlan'ın biraz kıpırdaması gerekiyor. Deportivo açısından bakarsak ordan oraya koşturdukları bir maç oldu fakat bu maçtan çok etkileniceklerini sanmıyorum. Orta sıra dengesiz takımı olarak ligi tamamlıyacaklar.